Okuma Süresi : 7 dakika

Kahvaltı… Günün erken saatlerinde icra ettiğimiz ve beslenme maratonunun -çoğu kişi için- ilk öğünü… Bugün varlığını ve içeriğini kanıksamış olduğumuz kahvaltı, aslında zaman içinde birçok değişiklik geçirmiş olan ve gerçekleştirildiği coğrafyaya göre önemli farklılıklar taşıyan bir güne başlangıçtır. Geçirdiği değişimini içerecek şekilde, “günün en önemli öğünü” vurgusu ile zihinlere yerleşen bu öğünü, “nereden çıktı bu kahvaltı” diyerek bir göz atalım.

Binlerce Yıl Önce…

İnsanoğlunun yeme tarihine baktığımızda, dünyadaki hikayemizin ilk başlarında genel itibariyle bir öğün kavramının olmadığını görüyoruz. Türümüzün avcı toplayıcı olduğu dönemlerde, besinler ne zaman bulunabildiyse o zaman tüketilme yoluna gidilmiştir. Bununla birlikte sabah uyanıldığında, tüm gece aç kalan bedenleri doyurmak için, elde ne var ise onlar ile karınlar doyurulmaya çalışılmış, el altında herhangi bir yiyecek bulunmaması durumunda da, günün aydınlanması ile birlikte avlanmaya veya yiyecek toplamaya çıkılmıştır.

Neolitik çağ ile başladığı düşünülen tarım ile birlikte yiyeceklerin bulunabilirliği1 artmış ve ortaya çıkan artık ürün2 ile birlikte gıda maddelerinin değişimi başlamıştır. Bu durum da bir al ver ilişkisi ile -tüm öğünler için olduğu gibi- kahvaltıların çeşitlenmesini sağladığı gibi, el altında birçok türde yiyeceğin günün erken saatlerinde hazırlanabilir olmasını ve günün ilk öğününü hayatlarımıza getirmiştir.

“Orucu Bozmak”…

Çağdaş anlamda üç öğün yemek yemeye başladığımızdan bu yana, günün ilk öğününün her kültürde farklı bir yeri olmuştur. Kültürün öne çıkan özelliklerinin bir yansıması olması ve bu yaklaşım farklılığı nedeniyle de kahvaltı için her dilde farklı farklı tanımlamalar türemiştir.

Örnek vermek gerekirse, İngilizce’de kırmak, bozmak veya ara vermek anlamındaki “break” sözcüğü ile oruç veya uzun süreli açlık anlamındaki “fast” sözcüğünün bir araya gelmesinden oluşan “breakfast” sözcüğü türetilmiştir. İngilizce’de kahvaltı kavramını anlatmak için kullanılan “breakfast” sözcüğü, bir önceki günün son öğününden itibaren başlayan ve gece boyunca devam eden “aralıklı orucu” veya açlığı bozan öğün olarak tanımlanmıştır.

İspanyolca’da ise, kahvaltıyı anlatmak için kullanılan “desayuno” sözcüğü, “değil anlamındaki “des” ile “oruç” veya “uzun süreli açlık” anlamındaki “ayuno” sözcüklerinin bir araya gelmesinden oluşmaktadır ve “bir şey yememe halini bozmak” anlamına gelmektedir.

Fransızca’da ise kahvaltı için birkaç tür tanımlama bulunmakla birlikte, en yaygın kullanım “le petit-déjeuner” yani “küçük öğlen yemeği” kavramıdır. Fransız kültüründe ilk öğünün bu kavram ile tanımlanmasının nedeni, görece güçlü bir öğün olan öğlen yemeğinden önce, açlığın Fransız ekmeği, reçel, bal ve tereyağı ile onlara eşlik eden çay ya da kahveden oluşan “küçük bir öğlen yemeği” ile bastırılması uygulamasıdır. 

Günümüz Fransa’sında -özellikle şehir hayatında- kruvasan3 ve kahve ile kahvaltı yapma alışkanlığı yaygın hale gelmiştir. Bu alışkanlık da Avusturya’dan gelen ve Osmanlı bayrağındaki hilalden esinlerek yapılan kipferl adlı lezzetin Fransa topraklarına ulaşarak, kipferl’in zaman içinde kruvasan’a dönüşmesinden ve Osmanlı İmparatorluğu’nun 1669 – 1670 yıllarında Paris’teki elçisi olan Süleyman Ağa’nın Fransız Kralı XV. Louis, Fransız Kraliyeti ve kraliyet çevresindeki soylular ile kahve ile tanıştırarak kahveyi sevdirmesinden sonra söz konusu olmuştur.

Peki Ya Bizde?

Türkler kahve ile tanışmadan önce, kahvaltı için tahte’l-fütûr4 safra-keş ve Dîvânu Lugâti’t-Türk’te de geçen tutguç5 sözcüklerini kullanmıştır.

Kahvesever olmadan önce, Türklerin uzun dönemler boyunca, üç değil, iki öğün ile beslendiği bilinmektedir.6 Bu öğünlerden öğleden önce yapılan ilkine kuşluk, öğleden sonra yapılan diğerine ise akşam yemeği denilmiştir.

Bugün UNESCO tarafından Dünyanın Somut Olmayan Kültür Mirası olarak ilan edilen Türk kahvesini 16. yüzyılın başlarında icat ettikten sonra ise, Türk dilinde çoğu kişinin bildiği gibi, “kahve” ve “altı” sözcükleri birleşmiş ve kahvaltı sözcüğü ortaya çıkmıştır. İki öğünden üç öğüne geçmeden ve kuşluktan önce yapılmakta olan “kahvaltı”, sabah uyanıldığında kişiyi kendine getirmesi için içilen Türk kahvesinin öncesinde, midenin zorlanmaması için atıştırılan yiyeceklerden ibaretti. Bu anlamda kahve altı bir özelliği olan kahvaltı, bugünkü karşılığından farklı olarak tam teşekküllü bir öğün olmaktan ziyade hafif birşeylerin yenildiği bir “ara öğün” görünümündeydi.

Kuşluk taamı denilen günün esas ilk öğünü ise, bugünkü anlamdaki kahvaltıdan daha ziyade, bir öğlen veya akşam yemeğinde tercih edilen yemeklerin yenildiği bir sabah öğünüdür.7

Bu bilgiler ışığında konu değerlendirildiğinde Türkler için kahvenin, bir tür ara öğün de olsa, kendine ait bir öğüne ad verecek kadar önemli olduğu görülmektedir. Ek olarak, iki öğünden üç öğüne geçiş ile birlikte, kahve altı öğününün bugünkü anlamda kahvaltıya dönüştüğünü, kuşluk taamının yapıldığı zamanın biraz kayarak ise öğle yemeğine dönüştüğünü söylemek yanlış olmayacaktır.

Peki Eskiden Kahvaltıda Ne Yerdik?

Kahve öncesinde yapılan kahvaltı birkaç leblebi, bir parça ekmek ve bir kaşık reçel gibi oldukça hafif bir atıştırmadan oluşmaktaydı.

Günün ilk öğünü olan kuşluk taamında ise -bugünün öğlen yemeğinde olduğu gibi- her türlü yemeğin yenilmiştir. Yaygın bir şekilde kuşluk taamında tarhana gibi çorbaların içildiği bilinmektedir. Eğer mevsim yazsa ya da bir yolculuk durumu mevcutsa, kurut ile su ve bulgur gibi malzemeler bir araya getirilerek hızlıca bir tür soğuk çorba hazırlanabilmektedir.

Bunun dışında şehirlerde -özellikle İstanbul ve Bursa gibi önemli şehirlerde- kahvaltı niyeti ile sahlep ve bozanın içildiği de bilinmektedir.8

Günümüz Türkiye’sinde Kahvaltı

Günümüzde peynir, zeytin, domates, salatalık, ekmek, yumurta, kaymak, bal, reçel ve diğer çeşit lezzetler ile birlikte yapılan Türk kahvaltısı, dünyada ilgi gören kahvaltı kültürlerinden birisidir. Bu tür Türk kahvaltısının yanı sıra, dikkat çekici bir kültürel derinliğe sahip olan Küçük Asya denen bu topraklarda, çeşit çeşit kahvaltı kültürümüz de varlığını devam ettirmektedir. 

Farklı coğrafyaların farklı iklimler oluşturduğu, farklı iklimlerin farklı ürünler verdiği, farklı ürünler çevresinde de farklı kültürlerin oluştuğu bu topraklarda,

  • Batı Anadolu’da közlenmiş veya kızartılmış, patlıcan ve biber gibi sebzelerle,
  • Uşak’ta ya da Anadolu’nun başka bir bölgesinde tarhana çorbasıyla,
  • Ankara’da ya da diğer şehirlerde simit ile,
  • Şanlıurfa’da veya Diyarbakır’da ciğer kebabı ile,
  • Gaziantep’te, beyran, ciğer kavurma ya da katmer ile,
  • Hatay’da külçe, biberli ekmek, nar ekşili zeytin salatası ya da taze zahter salatası ile,
  • Van’da murtağa, otlu peynir, kavut ile
  • Ülkenin hemen hemen birçok yerinde mercimek çorbası, kelle-paça, ya da başka çorbalar ile,

kahvaltınızı yapabilirsiniz.

Tüm bu açılardan bakıldığında, nereden çıktı bu kahvaltı sorusunda yer alan “kahvaltı” kavramının kapsamının, tahminlerin oldukça ötesinde olduğu aşikar… Sizce de öyle değil mi?

Yazı Notları
İlk Yayın Tarihi, 10/06/2021
Boosted Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 4 gün
Çalışma Süresi, 5 saat 4 dakika

2 Yorum

  1. Bir kere kelimede ki cast kısmı hiç bana göre değil. 🥰🥰 Uzuun uzun, yavaş yavaş yenilirse o kahvaltı gam benlik. Onun haricinde simide de varım yanında zeytin ve tulum peyniri ile acılı tarhana çorbasına da. 😊😊😊🙏

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir