Dünyada ticareti en fazla yapılan metalardan olan, sabahları içmeden tam ayılamadığımız, şu kara ve acı sıvı, yani kahve nedir? Nasıl bulunmuştur? Hikayesi nedir? Kahve hakkında ilginç gerçekler nedir? Hiç düşündünüz mü?
Kahve Bitkisi
Canlıbilimi açısından bakıldığında, kökboyasıgiller (Rubiaceae) ailesinin Coffea cinsine ait tropik çalı türlerine kahve bitkisi denilmektedir. Kahve çekirdeği, bu bitkinin esasen tohumlarıdır ve bu tohumlar kavurmayı da içeren bir dizi işlemden geçtikten sonra, çeşitli yöntemler ile sıcak veya soğuk bir içecek şeklinde hazırlanmakta, nihayetinde bildiğimiz kahve ortaya çıkmaktadır.
Kahvenin Bulunuşu
Kahvenin bulunuş yöntemine ilişkin kesin bir kayıt bulunmamakla birlikte, yaygın olan görüşe göre, ağaçların taze filizlerini ve meyvesini yemeyi seven keçiler sayesinde keşfedilmiştir. Bu görüşe göre 9. yüzyılda Etiyopya’da Kaldi adında bir çoban, keçilerinin karınlarını doyururken, keçiler kahve ağacının meyvelerinden de yemişler ve olağandan farklı olarak gece ağıllarında uyumak yerine hareketli bir gece geçirmişler. Bunun üzerine, kahve ağacının bu özelliği farkedilmiş ve insanlar tarafından -önce çekirdeklerin değil meyvelerin tüketilmesi suretiyle- kullanılmaya başlanmıştır.
Kahvenin Kökeni ve Yayılımı
Zaman içinde, kullanım açısından, meyvelerden çekirdeklerine döndüğümüz kahve bitkisi, özellikle oğlak dönencesi ile yengeç dönencesi arasında yer alan “kahve çekirdeği kuşağı”nda bulunan birçok ülkede yetiştirilmektedir. Etiyopya (eski adıyla Habeşistan) kökenli olduğu düşünülen bu bitkinin, zaman içinde, önce yakın coğrafya olan Arabistan’a, Mısır’a, Suriye’ye, Anadolu’ya, yani Osmanlı İmparatorluğu topraklarına yayıldığı bilinmektedir. Hatta, Ahmet Raşit’in 1871 tarihli Yemen ve San’a Tarihi adlı kitabında, kahvenin Etiyopya’dan Yemen’e getirilmesini ve yayılmasını sağlayan kişinin 15. ve 16. yüzyılda yaşayan Osmanlı Valisi Özdemir Paşa olduğu belirtilmektedir. İmparatorluğun başkenti olan İstanbul’a da gelen kahvenin sevilmesi ile birlikte, ilk kahve dükkanı da İstanbul Tahtakale’de Kiva Han adı altında açılmıştır.
Bu süreçte zaman içinde Ortadoğu’ya yayılan kahve, İstanbul’a gelen Venedikli tüccarlar ile ve diğer ticaret yollarıyla Sicilya ve İtalya yarımadasına, diğer kültürel etkileşimlerle Balkanlar ve Orta Avrupa’ya doğru yayılmıştır. Deniz Gürsoy’un Gastronomi Tarihi adlı kitabına göre 1645’te Venedik’te, 1650’de Oxford’da, 1652’de Londra’da, 1672’de Paris’te, 1679’da Hamburg’da ilk kahvehaneler açılır ve esas olarak Kahve 1683’te Osmanlı İmparatorluğu Ordusu’nun Viyana kuşatması sonrası uğradığı bozgun ile yaygınlaşır.
Priscilla Mary Işın’ın Avcılıktan Gurmeliğe Yemeğin Kültürel Tarihi adlın eserinde belirttiği üzere 17. yüzyılın sonlarından itibaren de Hollandalılar ve ardından Fransızlar, Portekizliler ve İngilizler, sömürgelerinde kahve yetiştiriciliği işine girişmişlerdir. Hatta Hollandalıların Endonezya’ya götürdüğü kahve ağaçları ile Luwak adı verilen yerel misk kedisi “buluşmuş” ve Kopi Luwak denilen dünyanın en pahalı kahvesi ortaya çıkmıştır. Daha sonra Tayland’da fillerin sindirim sisteminde benzer bir yolculuk geçirerek dünyanın en pahalı kahvesi ünvanını Kopi Luwak‘tan devralan Kara Fildişi Kahvesi (Black Ivory Coffee) ortaya çıkmıştır. Bugün geçirdiği bu yayılma süreci sonucunda kahve, çeşit çeşit türleri ile bugün dünyanın hemen her yerinde tüketilmektedir.
Kahve Adının Kökeni
Kahve sözcüğünün kökeni konusunda farklı görüşler olsa da, “kahve” adının, bir görüşe göre Arapça şarap anlamındaki “qahwah” sözcüğünden, bir başka görüşe göre de Etiyopya’da zamanında var olan “Kaffa” adındaki bir krallıktan geldiği düşünülmektedir. Gerçek olan hangi görüştür, bugünkü verilere göre kesin olarak belli değildir, ancak kahvenin çıktığı toprakların Etiyopya olması nedeniyle, ikinci görüşün geçerli olması daha olası gözükmektedir.
Adımızı İçeren, Bizim Kahvemiz
Kahve sözcüğünün kökeni ister “qahwah” ister “kaffa” olsun, kahveyi Türklerin dünyaya takdim etmiş olması ve bir usul oluşturarak bu hazırlama yöntemini insanlığın kültür mirasına sunmuş olması, Türk kimliğinin Türk kahvesi adı altında kahve ile özdeşleşmesini sağlamıştır. Bu nedenle de, tarihsel olarak ilk kahve hazırlama yöntemlerinden birisi olan Türk Kahvesi ve pişirme yöntemi 2013 yılı itibariyle UNESCO Somut Olmayan Kültür Varlığı olarak tescil edilmiştir.
Türk Kahvesi Sonrası…
Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaygın bir şekilde ve keyifle tüketilen kahve, daha sonraları farklı demleme yöntemleri ile demlenmeye başlanmıştır. Kahvenin demlenmesinde yeni yöntemlerin icat edilmesi, sert gelmesi nedeniyle su oranının arttırılması, süt ile süt köpüğü gibi yan lezzetlerin de kullanılmaya başlanması ile kahve türleri oldukça çeşitlenmiş ve kahvenin farklı farklı türleri oluşmuştur.
Son Söz
Tarihsel geçmişi çok uzun ve hikayesi oldukça derin olan kahve; coğrafya, botanik, tarih, gastronomi gibi birçok alanla ilişkilidir ve kahve hakkında birçok ilginç gerçek bulunmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada, sabah öğünümüz olan kahvaltının adını bile belirleyen, özellikle sabahları ayılmak için ya da gün içinde düşen dikkati toparlamak adına tüketilen ve birçok yararı da bulunan kahve, tıpkı kakao çekirdeği gibi, çeşit çeşit türleri ile hayatımızda yer edinmiştir.
Ve bugün geldiğimiz noktada görülmektedir ki, kahvesiz bir hayat olamaz…
Yazı Notları
İlk Yayım Tarihi, 12/12/2019
Son Güncelleme Tarihi, 05/12/2020
Boosted Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 2 gün
Çalışma Süresi, 4 saat 47 dakika
Bu Yazıyı Bir de Dinlemek İstemez miydiniz?
Yazar, Mide Mühendisi
Seslendiren, Tolga Çiçek
Müzik, Kevin MacLeod, Shades of Spring, https://filmmusic.io/
İlginç bilgiler içeren, güzel bir yazı 👏
Teşekkürler. Haftaya daha da ilginci geliyor. 😉
Sanirim hayatimdaki en güzel keyifli alişkanliklardan bir tanesi güne kahveyle baslamak Gittikce farklilasan damak tadim daha iyisini icme isteği . 😊 Daha guzel bir kahve makinasi alma hayali . Cesitli demleme yöntemleri 😊😊😊Kısaca Seviyoruzzzz
Ve yine harika bir yazi 😊
Kesinlikle çok keyifli bir alışkanlık. Hele farklı farklı şekillerde denemek daha da keyif verici.
Teşekkürler Aslı. 👍🏼
Spordan önce içtiğimde performansımı belirgin bir şekilde artıran ama aynı etkiyi yakalayabilmem için her defasında daha fazla tüketmem gereken bir keyif benim için de kahve. Yani içtikçe içesi geliyor insanın 🙂 Özellikle v60 ile kaliteli bir çekirdek de varsa elde güzel bir sabah müziğinin yanı sıra hem demlemesi hem de içmesi… Off bee gidip bir kahve yapayım kendime. 😁
Kahvenin beyinde oluşturduğu etkiyi nasıl sağlar ve aynı etkiyi oluşturmak için niye daha fazla kahveye ihtiyaç duyarız, bununla alakalı da öz ve bilgilendirici bir yazı yolda. 🙂
Bunun dışında kahve gerçekten -ki senin tecrüben de aynı istikamette imiş- gözle görülür ölçekte bir zihinsel ve fiziksel performans artışı sağlıyor.
Bir Etiyopya Yirgacheffe çekirdek olsaydı da içseydik, değil mi? 😜
Çok faydalı bilgiler içeren bir yazı. 👍 Çayı çok seven bir ülkeyiz.kahve tüketimimiz Avrupa ülkelerine göre daha az ama kahvenin yeri de bir başka. Filtre mi neskafe mi sütlü kahve mi Türk kahvesi mi gibi seçeneklerimiz var. Bu yazıdaki bilgilere ilave olarak ülkelerdeki kahve türleri, hangi ülkede hangi kahve ne kadar tüketiliyor? Kahve demlenirken nelere dikkat edilmeli gibi bilgileri de okumayı isteriz. Bir sonraki yazıyı sabırsızlıkla bekliyorum.
Çok teşekkürler. Kahve gerçekten yüzyıllar boyunca kültürel derinliğini arttırmış bir öğe ve dahası, çok kültürü hatta ülkelerin siyasetlerini etkilemiş, değiştirmiş… Bunun için kahve ile ilgili bir konuyu, çok geniş bir açıdan almak zor. Bunun için daha odaklanmış bir şekilde ele alacağım. Bir sonraki yazı da çok -hatta bu yazıdan- keyifli olacak. 🙂