Okuma Süresi : 6 dakika

Tarih, kahvenin Hollandalılar tarafından Endenozya’ya götürülmesi üzerinde misk kedisinin kahve çekirdeklerini yemesi ve bunun sonucu dünyanın en pahalı kahvelerinden birisi olan kopi luwak kahvesinin ortaya çıkması, Türklerin potlaç ile başlayan ve çanak yağmasına dönüşen gelenekleri ya da yüzlerce yıl askeri eğitim için lahanacılar ve bamyacılar gibi sebzeler adına takımlar kurulması gibi ilginç olayları kaydetmiştir. Tarihi kayıtlara geçmiş bir benzer ve ilginç hikaye de “dört hırsız sirkesi” üzerindedir. Çoğunlukla ayrıntıları bilinmeyen dört hırsız sirkesi nedir bir bakalım mı?

Dört Hırsız Sirkesi Nedir?

Dört hırsız sirkesi, adından anlaşılabileceği üzere bir sirke türüdür. İçeriğinde birçok bitki bulunan ve oldukça şifalı bir sirke olmasının yanında, bu sirkeyi farklı kılan husus ilginç bir şekilde çıkmış olmasıdır. Hikaye “kara veba” ile başlıyor… 

Tarihin En Büyük Salgını: Kara Veba…

Başlangıç tarihi tam kestirilemeyen ancak 13. yüzyılda patlak verdiği ve 17. yüzyılın ortalarına kadar sürdüğü düşünülen “kara veba” insanlık tarihinin en büyük ve en yıkıcı salgını…  Yersinia pestis adlı bakterinin yol açtığı ve Çin’de ortaya çıkan -evet bu salgın da covid gibi Çin’de ortaya çıkmış- bu devasa salgın, yıllar boyunca doğudan batıya doğru “göç etmiştir”. 

Moğolistan topraklarından çıkıp, bugün Mısır’da bulunan ve kendilerine “ed-Devletü’t-Türkiye”, yani Türkiye Devleti diyen Memlükler tarafından durdurulana ve Cengiz Han ölene kadar doğuya akın eden Cengizlilerin bu hastalığın yayılmasına “etkili” bir katkıları mevcuttur. Cengizliler doğudan batıya doğru akın ederken bu hastalığı taşımaları bir yana, kuşattıkları şehirlerin ve kalelerin teslim olmaları için, vebadan ölen kendi ordusunun mensuplarının cesetlerini mancınık kullanarak surların içine atmıştır. Bu sayede kuşatma altında olan şehir ya da kalelerdeki insanlar salgından ölmüş ve daha kolay teslim olmuşlardır. Bunun yanı sıra, kuşatmalardan bir şekilde kaçmayı başaran halklar da hastalığı gittikleri coğrafyalara taşımışlardır. Tüm bunlar sonucunda hastalık daha çok kişiye bulaşmış ve daha çok kişi ölmüştür. 

Salgınlarda Avrupa’da Dolaşan Hekimlerin Kıyafetleri.
Esasen bu kıyafetler 17. yüzyılda çıkmış olsa da, çoğunlukla Kara Veba ile ilişkilendirilmiştir.

Kara vebanın asıl yayılımı ise -özellikle de Avrupa’da- sıçanların üzerinde yaşayan pireler ile gerçekleşmiştir. Temizlik anlayışının ve tıp bilgisinin çok gelişmediği bu çağlarda, Çin’den çıkan ve aralıklarla 4 yüzyıl süren bu salgın sonucunda 25-200 milyon kadar1 insanın ölmesine neden olmuştur.

Bu salgın ile dört hırsız sirkesi arasındaki bağ nedir derseniz de, konu Anadolu’nun batı kıyısında yer alan Phokaia yani Foça Antik Kenti’nde yaşayanların, doğudan gelen Perslerin işgalinden kaçarak bugünkü Fransa topraklarında kurduğu Marsilya şehrine bağlanır.

Ortaçağda Marsilya Kenti

1347 yılında Marsilya’ya ulaşan kara veba, geçtiği tüm coğrafyalarda etki gösterdiği gibi, Fransa’da da büyük sarsıntı yaratmıştır. Beş yıl sonra bu hastalığın ilk dalgası sonlandığında Fransa nüfüsunun üçte birinin ölmüş olduğu kayıtlara geçmiştir.2 Savaşlar dışında ticaret yolları kanalıyla yayılan hastalık yüksek ateş, mide bulantısı, halüsinasyon, kasık veya koltuk altlarında şişlikler ya da kabartılar şeklinde seyrediyordu. Bu rahatsız edici etkiler dışında, hastalığa yakalanınca ölümün birkaç gün içinde gerçekleşmesi, o dönem yaşayan insanlar arasında ciddi korkutucu bir etki yaratmıştır. Hastalığın yüksek ateşle seyretmesi, çektirdiği acılar, hastalığın neden ve nasıl oluştuğuna dair bilinmezliğin beslediği bu büyük korku nedeniyle hastalanan aile bireyleri, hatta çocuklar çoğunlukla terk ediliyor ve hastalar da kısa bir süre içinde hayatını kaybediyordu.

Pieter Breugel’in Meşhur “Ölümün Zaferi” Adlı Eseri, Museo del Prado Müzesi, Madrid
Büyütmek için lütfen resmin üzerine tıklayınız.

Bu hastalığın getirdiği büyük toplumsal sarsıntı nedeniyle insanlar farklı tepkiler vermiş, kimileri hayatlarının son günlerini yaşıyormuş gibi kendilerini çeşitli suçlara ve ahlaksızlığa vermiş, kimileri tam tersine sofu gibi bir hayata yönelmiş, kimileri kendilerini kırbaçlatarak insanlığın günahlarını kendince ödemeye çalışmış ve bu “ilahi lanetin” son bulmasını sağlamaya çalışmıştır.3 Bu “kaçınılmaz son” hissi ile birşeyler yapmanın dışında, yaşananların nedenini anlamaya çalışma ve oluşan öfkeyi birilerine yöneltme durumu da söz konusu olmuştur. Bu doğrultuda Avrupa’nın bazı bölgelerinde “salgını başlattıkları” gerekçesi ile bazı Yahudiler -biraz da zenginliklerine el konulması amacıyla- ya işkenceden geçirilmiş ya da öldürülmüştür.

Yıllar geçtikçe insanlar gayri medeni ve akıl dışı tepkilerden daha “akıl” içerenlere yönelmişlerdir. Hastalığın liman kentlerinden gelmesinden hareketle deniz kıyılarını ve deniz suyunu sorumlu olduğunu düşünmüşler ve deniz ürünlerini tüketmeyi bırakmışlardır. Kimileri de sorunun denizden kaynaklanmadığını, hastalığın ticaret gemileri ile geldiğini fark etmiş, ticaret limanlarına doğudan gelen ticaret baharatları ve diğer ürünleri tüketmeyi bırakmışlardır.

Yine bir başka “çözüm” arayışı olarak, yiyeceklerle şifa bulunmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda insanlar yararlı olduğunu düşündükleri sirkeyi soslarına eklemiş, yemeklere katmışlardır. Hatta ellerini sirke ile yıkamış, evlerini hastalıklardan ve “kötülüklerden” korumak için evin çevresine damla damla sirke dökmüşlerdir.

Geldik Dört Hırsız Sirkesine…

“Dört Hırsızı” betimleyen ve sıklıkla kullanılan bir görsel.
“Hırsızlardan” birisinin kıyafetinin, Osmanlı dönemi kıyafetleri olması zihinlerdeki öteki algısı açısından dikkat çekicidir.

Yaşanan tüm bu kargaşa esnasında Marsilya’da, yaşananları fırsat bilip ölen insanları soyan ve evlerden değerli eşyaları çalan dört hırsız yakalanmıştır. Yakalanan hırsızlar adaletin tesis edilmesi için mahkemeye çıkartılmıştır. Mahkeme sonucunda hakim, işledikleri suçlardan dolayı bu dört hırsız için ateşte yanarak idam edilmesine hüküm vermiş, ancak bu kararı verme sürecinde de bir şey dikkatini çekmiştir. Sürekli hasta olan insanların çevresinde dolaşarak hırsızlık yapan bu hırsızlar nasıl olduysa hastalanmamışlardır. Bu durum üzerine hakim hırsızlara, hastalanmamalarına dair sırları ne ise onu paylaşırlarsa, ateşte yakılarak değil asılarak idam edilebileceklerini söylemiştir. Bunun üzerine bu dört hırsız, dört hırsız sirkesinin içeriğini anlatmış, lavantadan biberiyeye, kafurdan sarımsağa kadar birçok baharat ve baharlı ot ile yapılan sirkenin tarifini paylaşmışlardır.

Dört Hırsız Sirkesinin Yararları

Bugün ortaçağda yaşamıyor olsak da, veba gibi bir sorunumuz bulunmasa da, hijyen sağlamak için bir araç eksiğimiz bulunmasa da, lezzeti ve yararları nedeniyle dört hırsız sirkesini kullanabiliriz. Lezzetli olması ve farklı aroma derinliklerine sahip olmasının yanı sıra, dört hırsız sirkesinin, içerdiği bitkilerin taşıdığı antimikrobiyal özellik sayesinde birçok hastalığı önlemek ve tedavi etmek konusunda yararlı olduğu bilinmektedir. Bu etki de -tarife göre değişmekle birlikte, esas olarak- biberiye, lavanta, adaçayı, nane, kekik, sedef otu, zencefil, karanfil, muskat, tarçın, tane karabiber gibi birçok açıdan yararı bulunan baharat ya da baharlı otlar sayesindedir. 

Yazı Notları
İlk Yayın Tarihi, 14/10/2021
Son Güncelleme, 19/12/2022
Boosted Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 3 gün
Çalışma Süresi, 4 saat 17 dakika

10 Yorum

  1. Gerçekten etkileyici bir anlatı olmuş. Hikayenin sonundaki sağlık reçetesi ise sağlıklı yemek severlere göz kırpmış 🙂 Ben böyle anlamlı anlatıları severim. Emeğinize sağlık çok çok beğendim.

  2. Blog yazılarınız gerçekten çok güzel ve ilginç bilgiler barındırıyor.😊 Öncesinde dört hırsız sirkesini hiç duymamıştım. Lakin sirkenin sihrini bilen insanlardanım. Kısmen evimi belirli günlerde sirke ile silerim. Sağlık içinde içilmesi gerektiğini duydum. Kilerimin baş rafında saklıyorum.
    Geçen bir şey duydum ne kadar doğru bilgim yok ama genelde yeşillik temizlemek için sirkeyi çok kullanan biriyim. Fakat yeşilliğin içerisindeki mikropları sirke ile değil tuzla temizlemek gerekiyormuş. Bu sayede hem daha diri ve canlı kalıyormuş, hem de mikroplardan daha iyi arınıyormuş. Bu ne kadar doğrudur? Gerçekten sirke yerine tuz kullanmak daha mı faydalı olur dersiniz?

    1. Sirkenin temizlik amacıyla kullanılması yaygın ama tuzun kullanımını duymamıştım. Tuz için bir şey diyemeyeceğim ama Dört Hırsız Sirkesi hazırlanırken eklenen bitkiler sayesinde antimikrobiyal özellik taşıdığı için temizlik için de yaygın bir şekilde kullanıyor. Bunu deneyebilirsiniz. 🙂

  3. 3 nokta ilginç geldi:
    1. Cengizlilerin hasta olup ölenleri mancınıkla fırlatıp oradaki insanları da hasta edip öldürmeleri.
    2. Hakimin yakarak öldürme yerine asılarak idam edilmeye karar vermesini hırsızların kabul etmesi.
    3. Sirkenin bu hastalığa iyi gelmesi.

    1. Şehirlerin ya da kalelerin dirençlerini kırmak için her türlü yöntemin kullanıldığını söylemek gerek. Bu yöntemlerden biri olarak mancınıkla atmak ilginç, evet.
      Yanarak ölmek çok keyifli olmasa gerek, üstelik dünyadan ayrılacağın kesin ise, bildiğin bir bilgiyi paylaşıp paylaşmamanın ölecek kişi için hiç bir değeri yok.
      Son olarak dört hırsız sirkesinin hastalığa iyi gelmekten çok, hasta olmamayı sağlama etkisi daha yüksek olabilir.

  4. Sayenizde güzel bir bilgi edinmiş olduk. Anlatımın çok güzel olmasından dolayı ayrıca teşekkür ediyorum.

  5. Hasta olmam sebebiyle yazınızı tekrar okudum ve almış olduğum dört hırsız sirkesini de kullanıyorum. Faydalı bilgiler için teşekkürler.

    1. Geçmiş olsun. En kısa sürede yararını görmeniz ve iyileşmeniz dileğiyle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir