Ankara’da yaşayan birisi olarak, Türkiye’nin önemli lezzetlerinden birisi olan Ankara döneri konusu -bir lezzetsever olmanın dışında- sürekli kişisel gündemimizde… Daha önce bu konudaki düşüncelerimi ve eleştirilerimi ”Ankara’da Ankara Döneri Var mı?” başlığı altında kaleme almıştım. Geçtiğimiz günlerde Ankara’nın döner konusunda bilinen bir markasına -dönerini pek de beğenmediğim için pide yemek adına- gittiğimde gördüğüm ıslak mendil paketi ve o paketin üzerinde bulunan “Tescilli Coğrafi İşaret Mahreç İşareti” logosu, kapanmayan “Ankara döneri” yaramızı tekrar deşti. Ve Ankara döneri ve coğrafi işaret konusu üzerine tekrar bir şeyler söylemeyi gerektirdi…
Herşeyden Önce Ankara Döneri Nedir?
Ankara Ticaret Odası, Ankara dönerinin coğrafi tescili için Türk Patent ve Marka Kurumu’na 30.09.2014 tarihinde başvurmuş ve işletilen süreç sonunda 05.12.2017 tescil tarihi ve 233 tescil numarası ile tescillenmiştir.1 Bu tescilli coğrafi işaret uyarınca Ankara Döneri temel olarak,
- Erkek küçükbaş etinden yapılmalı,
- Etin kaynağı olan küçükbaş hayvan Polatlı, Beypazarı, Kalecik, Haymana ve Çubuk ilçelerinden olmalı,
- Et olarak MLD (Musculus longissimus dorsi) bel kasından elde edilen et kullanılmalı,
- Kıyma, iç yağ, gömlek yağı, böbrek yağı içermemeli,
- Soğan suyu veya domates püresi ile terbiyelenmeli,
- 4-5 katta bir, açılmış kuyruk yağı içermeli,
- Kor halindeki meşe odun kömürü ateşinde pişirilmelidir.
Bu şartların sağlanması durumunda hazırlanan döner için “Ankara Döneri” adı kullanabilmektedir.
Gelelim Islak Mendil Paketine…
Ankara dönerine kısa ve öz olarak değindiğimize göre, gelelim bu yazının yazılmasına vesile olan ıslak mendil paketine… Bu ıslak mendil paketinin üzerinde yer alan logo, tescilli coğrafi işaretlerden mahreç işareti için kullanılan logo… Bu logonun anlamı Türk Patent ve Marka Kurumu’nun açıklamasına2 göre,
“Belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri itibarıyla belirli bir coğrafi alan ile özdeşleşmiş olan; üretim, işleme ya da diğer işlemlerinden en az birinin belirlenmiş coğrafi alan içinde gerçekleşmesi gereken ürünlerin konu olduğu coğrafi işaretlere “mahreç işareti” denir.”
şeklinde.
Dolayısıyla bir işletmenin, kendisine ait tabela, afiş, ıslak mendil ya da herhangi bir yerde bu mahreç işareti logosunun bulunması -doğal olarak- üretilen bir ürünün tescilli coğrafi işaret / mahreç işaretine haiz bir ürün ürettiğini düşündürüyor. Bahse konu işletmenin temel faaliyet alanı da döner olunca -doğal olarak- bu işaretin döner için kullanıldığını düşüncesi akıllarda beliriyor.
Bu durumda da Türk Patent ve Marka Kurumu’nca verilen, tescilli coğrafi işaretlerden mahreç işareti almış olan “Ankara Döneri“nin özelliklerini tekrar hatırladığımızda küçük (!) bir sorun ortaya çıkıyor.
“Nasıl Yani?”
Özünde lezzetlerin geleneksel hallerinin korunması ve o özelliklerdeki örneklerinin gelecek nesillere aktarılması için tasarlanmış bir tür araç olan coğrafi işaret ile tescillenmiş “Ankara Döneri“, tescilli coğrafi işaretin belirlediği koşullar doğrultusunda, ancak ve ancak Polatlı, Beypazarı, Kalecik, Haymana ve Çubuk ilçelerinden temin edilmiş küçükbaş eti kullanılarak yapılması durumunda “Ankara Döneri” adını alabiliyor.
Ancak Ankara’daki bu işletmenin şifahi olarak belirttiği, sitesinde açık olarak yazıldığı ve sosyal medya paylaşımlarında gözüktüğü üzere dönerleri küçükbaş hayvanın bel kasından değil büyükbaş hayvanın arka budundan yapılıyor.
Üstelik etin kaynağının, yani küçükbaş – büyükbaş farklı olması dışında, tescilli coğrafi işarette yer alan kuzuların Çubuk, Beypazarı, Kalecik, Polatlı veya Haymana’da yetiştirilmiş olması koşulu da, işletmenin beyanına göre büyükbaş hayvanların Kızılcahamam’da yetiştirilmiş olması nedeniyle karşılanmıyor.
Dolayısıyla coğrafi işarette belirlenen koşullar açısından, ne etin kaynağı olan hayvanın türü tutuyor, ne de hayvanın yetiştirildiği yöre, ne de etin kullanılan kullanılan kısmı…
“Bu Kadar Önemli mi ki Bu?”
Bu konu tahmin edilenin ötesinde önemlidir. Zira bugün lezzetlerin yüzlerce yıllık gerçek ve asıl hallerine zaten ulaşamaz durumdayken, bir de başka bir hale dönüşmüş olan Ankara döneri‘nin aslen nasıl yapılması gerekiyorsa öyle yapılıyormuş gibi sunulması çok açık bir şekilde yanıltıcı bir durum oluşturuyor.
Lezzetlerin asıllarını korumak için ortaya çıkan tescilli coğrafi işaret uygulaması kapsamında Ankara döneri için belirlenmiş olan ölçütler açık şekilde karşılanmıyorken, bir de o lezzetlerin tarihini ve asıl hallerini korumak için oluşturulmaya çalışılan koruma mekanizmasının oluşturduğu markalaşmadan yararlanılmaya çalışılması da, çok daha kötü, lezzetlerin asıl hallerinin köküne kibrit suyu döken bir durum…
Uzun Lafın Kısası..
Kısacası -en azından Ankara döneri için diyelim- etkin işleyen bir tescilli coğrafi işaret mekanizması hali hazırda bulunmuyorken, bir de bu mekanizmanın kurulma felsefesinin tam da aksi istikamette, büyükbaş hayvan eti ile tescilli coğrafi işaretli(!) “Ankara döneri” yapılması tam bir komedi.
Hoş…
Belki de Türkler yüzyıllardır küçükbaş hayvan etini yemiyor ve tercih etmiyordur…
Belki de Ankara döneri ve coğrafi işaret konusu, Ankara, Ankara gastronomisi ve Türk Gastronomisi için çok da önemli bir konu değildir.
Belki de gerçek(!) Ankara Döneri’nin küçükbaş etinden değil, büyükbaş etinden yapılması gerekiyordur da, Ankara Döner için tescilli coğrafi işaret alan Ankara Ticaret Odası’nın veya tescilli coğrafi işareti veren kurum olan Türk Patent ve Marka Kurumu’nun bundan haberi yoktur(!).
Yazı Notları
İlk Yayın Tarihi, 15/06/2023
Toggl Track Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 3 gün
Çalışma Süresi, 2 saat 12 dakika